Ο ουρανός φεύγει βαρύς
πάνω από τη ζωή μου
μα η θύμησή σου έμεινε
να δένει την ψυχή μου.
Δεν έχω μάτια να σε δω
καρδιά να σου μιλήσω
πέσαν τα χέρια μου νεκρά
και πώς να σε κρατήσω;
Gökyüzü ağır ağır soluyor,
(ve) geçiyor hayatımın üstünden
Ama senin hatıran hala aynı duruyor
bağlıyor ruhumu
Gözlerim yok ki seni göreyim
Kalbim yok ki seninle konuşayım
Ellerim bile tutmuyor,cansızlar
Seni nasıl kucaklayabilirim ki?(bu ellerle)
Gözlerim yok ki seni göreyim..Den eho matia na se do-Δεν έχω μάτια να σε δω..
geçenperşembe:
ağaçaltıkafe sigara kahve kitap 3saat oturmak enseye rüzgar yemek inatla şal takmamak.
geçencuma:
ağaçaltıkafe sigara çay kinder bueno 2saat kitap okumak hem enseye hem kulaklara rüzgarın allahını yemek,hapşırmalara başlamak.
geçencumanındevamıolarak:
inciraltında sevilen biriyle tavla atmak sahlep içmek deniz kenarında yürümek zaten halsiz olan vücuttaki ateşi yükseltmek seste kayma yaşanması.
geçencumartesi:
ateşin 38 olması yatak döşek yatmak battaniyesiz adım atmamak gözlerin kızarıp sulanması eşliğinde burundan artıknefes alamamak.
geçenpazar: duş almak saçı tam kurutamamak bütün hastalığa rağmen yine aynı sevilen kişiyle yemeğe gitmek yemek sonrası konak rüzgarını enseye yemek arabaya binişte sesin tamamen gitmek üzere olması öksürük krizi bademciklerin şişmeyi abartarak boğazıkapatması.
geçenpazartesi ses tellerinin greve girmesi soluğu doktorda almak doktorun bön bön bakıp "buhalegelmekiçinçokuğraştınmı?" demesi. teşhisin sinüzit kaynaklı farenji t olması ve amansabahlarolmasın.
ey kabuklu spanak ben sana ne yaptığğm?
Odamın karanlığında oturmuş gökten akıp giden bulutları seyrederken bir yandan Comptine d'un autre ete- l'aprés midi çalmakta bir yandan da...
kimimiz elindekilerin kıymetini bilmez, kimimiz bildiği halde bazen elinden bir şey gelmez, kimimiz gereken kıymetten fazlasını verir. Bu dünyada hiç bir şeyin adaleti yok ki kıymet bilmenin adaleti olsun. Hem kıymet nedir ki? Bir şeye değerini katan ben değil miyim? Ben olmadan,ben ona anlam vermeden o şeyin kıymetini nasıl ölçebilirim ki? Her şey adaletsiz ve her şey göreceli.Yitirdiğimiz şeylerin arkasından oturup kalakalma süresi bile öyle.
Evet biz insalar hep bir şeyler yitip gittikten sonra arkasından oturur ve kayıp gidişlerini izleriz tıpkı benim odamın karanlığında pencereye yapışıp hüzünlü şarkılarla yağmur bulutlarını izleyişim gibi.Kıymetini bilmediğimizi düşündüğümüz şeyler için bir değer taşıyıcı olur bulutlar.Oysa o bulutlar gidiyor ve bunu durdurmak için ne yazık ki elimden gelen bir şey yok daha sonra ise bir bakıyorsun gökyüzü açılıyor sonra yerine başka bulutlar geliyor,dünya sürekli dönüyor, hiç bir şey 1 saniye önceki gibi kalmıyor. Öyleyse başka şeylerin aynı kalmasını istemek niye?
Oturup Amelie'yi bir daha izlemeli şimdi.
Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar,
Hadi git benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin!!
Karda kalmasın izin demiştim? Sense gittiğin yolu çizercesine deniz kabuklarından bir harita yaratmışsın karın üstünede??
bir insanın herhangi büyük bir acıdan sonra yas tutma süresi 5 aymış. 5 aydan sonrası patolojik olarak rahatsızlık belirtiyormuş. 5 aydan fazlasına kaçıyorsanız sakat bir durumdasınız yani. gece gece böyle bir şey nerden aklıma geldi diye bir soru sorunca yarım saattir beynime kazınmış olan "kalimera kainourgia agapi" isimli güzide şarkının bana bu yas dönemini anımsattığını fark ettim. oysa ki bu şarkı yas döneminden çıkıp da yeni bir aşk bulan ablamızın dudaklarından neşeyle dökülüyor. "günaydın yeni sevgili, hoşgeldin hayatıma" diyen bir şarkının bana yas dönemini hatırlatmasını ancak beynimin çoğu şeyi zıt algılamasıyla açıklayabiliyorum. durum öyle bir hal aldı ki artık gecelerim gündüz, gündüzlerim gece olmaya başladı.hatta gecenin bu yarısı şişmiş gözaltlarım ve azmaya pek bir müsait olan sünizitim bana bu kadarcık yazıyı bile nasıl yazdırdı ona da şaşırıyorum eskiden olsa şu an 15,5. rüyamda olmam lazımdı.neyse..
o değil de..kusura bakma iş işten geçti,olamayız artık eskisi gibi.
Arif olan anlar diyerek başlasın dökülmeye dudaklarımızdan arzuhalimiz...
Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer; bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır. Yarayı kimin açtığı pek de bir önem taşımaz bir yerden sonra; öfke yerini olgunluğa intikam ise yerini sûkunete bırakır. Yaranın varlığına alışıldığı gibi yaranın kapandığı da bir gerçektir belli bir zamandan sonra. Bakıldığında sadece bir iz kalmıştır orada, dokunulduğunda ise bir hissizlik vardır,bir "boşluk"..Yara kapanır kapanmasına ama eskisi gibi olamaz bir türlü,hissizlik ve iz hep kalır orada. Ondandır ki iz'imi görüp soranlara hep size söylediğim cümleyi söylemişimdir: Bir iz varsa eğer bu bir zamanlar bir yara açıldığındadır..Daha fazla söze ne hacet?
Aynaya bakınca "gördüğüm" ben, "gözüktüğümden" benden farklıymış aslında. İnsanlar benim için hep neşeli, canayakın, atak, korkusuz, sevimli derlerdi, üzüntülü olduğum pek görülmemişti. Ben de bir tebessümle kabul ederdim onca iltifatı. Bana iltifat değil itiraf lazımmış meğer.Çünkü ben gerçekte, bunalımdan bir türlü kurtulamayan, hiçbir düşünceye, inanca ya da insana bağlanamayan, sürekli huzursuz, karamsar ve yapayalnız biriydim.Yaşama coşkumu çoktan kaybetmiş, belki de hiç kazanamamıştım.Bana kalırsa kişisel tarihimin tek bir teması vardı:HAYAL KIRIKLIĞI.
Hayatımın temasını böyle görüyodum görmesine ama bana hayatın hep bir mayıs sabahı gibi sımsıcak,gül ve yasemin kokuları içinde, tatlı bir telaş içinde geçeceğini düşündüren anlar da vardı elbette. "İlk" anlardı bunlar. Hafızamda hep en güzel yerleri mesken tutan ve berbat biten bir ilişkiden sonra bile bebeğim gibi baktığım,tozlanmasına kırılıp bozulmasın hiç izin vermediğim ilk anlar ve o yeri doldurulamaz ilk anların güzelliği...Bütün başlangıçlar güzeldir ki zaten.
Zamanla eskiyen yıpranan bir şeymiş insan ruhu, bir yerden sonra eski saflığına dönemiyormuş. Tertemiz bir aşkla,güvenle,inançla başladığınız şeylerin sonu bazen çok büyük bir bozgun olabiliyormuş. Hele ki bu durumda kendi payınızın daha büyük olduğunu biliyorsanız,vicdan azabı size uykunun anlamını bile anımsatmıyormuş.Onunla ilk başladığımızda her şeyin harika olacağına inanmıştık ikimiz de,onun bana duyduğu büyük bir aşk ve bağlılık vardı ki işte o iki kavrama kendime inandığımdan çok inanmıştım aslında. Zamanla kavgalar baş gösterdi, sonra kıskançlıklar, sonra suskunluklar,iletişimsizlik, bıkkınlık ve kimbilir belki de aldatmalar birer birer zinciri oluverdi bu sonu gelmez döngünün. Onunla aramdaki dolambaçsız ilişkiyi zedelemiş, oyun oynamaya başlamıştım. Belki en başından beri onunla oynuyordum ama bunun bilincine ancak şu an varabildim. Ne olursa olsun, bir şeyler yitip gitmiş masumiyet artık bozulmuştu.
Arkası yarın sevgili okurlar..